31 Mart 2009 Salı

SOL GÜNEŞTEN BİR DAMLA



Gündelik bakışın ipekten kentleri, yalnızca bizim belirlediğimiz bu kentler arasında şimşek kanatlarından köprüler vardı...İçimizde ne varsa bir süre şenliğe dönüşmeli ve yüreğimiz sevinçle dolmalı ki;ancak herşey kendi imkanlarıyla varolduğunda görkemi de varlığı da ondandır....Biliyorum şiir ölümümü çalacak benden. Gökyüzü gergin ,takım yıldızlar ürkek.. Yalnızca bir benzerim ,bir yoldaşım beni bu rüyadan çekip çıkarabilir , şiiri tetikleyebilir ve eski çölün sınırlarına sürebilir beni ....

Şiir toza dönmüş bir karanlıktır?Çünkü şiir yuvaya dönüştür ve bir hatırlayıştır.... Şiir ışığı yakalayıştır ,varlığın kahkahasıdır.....Ondan keşfini tutmaz elinde sonsuzluğu da ölümü de aynı bundandır...


Döllenen toprağın hüznüdür şiir ,yağan bir gökyüzüdür şiir ....

Tohumu içine alan toprak hüzünlü,onca şeyi göze alan tohumsa mutlu....İstiyorsunuz ki ,sizi seven kadınlar merak etseler de tanımasalar sizi . Onları sevdiniz herzaman....
Işığın yaşı vardır
gecenin yoktur oysa....

İstek kimbilir ,ne görünmez yolların içinden geçerek dem vuruyor...Keşfedenin tersine,kişinin şeylere eklediği ,varlığına söylediği ,fısıldadığı içinden göremediğinden kendi kendi yüzünden....

Billur ses,haz kulak henüz doğmamış karanlık bir rahimden....Kan damlası düşmemiş cana can katan yaradılış masalından ve Tanrı henüz seslenmemiş ,henüz çağırmamış....
Şimdi içimdeki parçamdan bir rüya kadar uzaktayım ancak... bir yanım acıyorsa da .....İlkin mal olmuşların dünyasında incecik bir ses oluş vakti...Dürten ,rahatsız eden sana kendi şiirini hatırlatan ...

Zaman bir an da çağıracağı kuşları büyütmekte ... Diğerlerine herkes ,onlara sen demekte.... sen yani ben demekte...Bulutun yanında kalın çünkü bulut büyümekte taptaze güneş yorgun demetleriyle karanlığı delmekte......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder







Kendi masalını kendine anlatmayan hayatı anlatmasa da olur ...Tek kitabımız odur ....