30 Mart 2009 Pazartesi

JOE



Bugün bile hala akşamüstleri yürüyüşleri yaptığımda ,elimde pamuk şekerle dolaşan pembe gülüşlü bir çocuk edası taşıdığımı düşünüp için için seviniyorum.Aynı duyguyla merak ve yanılgılara açık ve tuhaf bir tutkuyla bağlı olduğum ;birleştirici ,olumlu, bir gözlem ve sezgi gücünün içimde yaşadığını bilmek duygusuyla yaşamı öğrenmeye devam etmeyi seviyorum en çok.Çevremde dolaşan efsaneye karşın nedense gençliğe fazla ilgi duymamışımdır.Özellikle de kendi gençliğime... Yaşamın bu çok abartılmış ,çabuk kırılır ,dengesiz ve cilalanmış dönemi bana çok biçimsiz gelmiştir.Oysa bugün neysem yirmisinde de oydum tek farkla;aynı kıvamda değil!O yıllarda ,ülkemin geçirdiği köklü değişim denekleri gibiydik bizim kuşak gençlik...Tüm zevklerin gereken ilgiyi gördüğü ,ithal malların yeni açılan mağazalara girdiği yıllar.... Biryan kazandığımız gibi görünen ,bir yandan yerine artık koyamayacağımız değerlerin kayıp yıllarının atası bizim kuşak...İlk Lewis kotlarımıza sahip olup ,arkadaşlarımızla diskolarda çay partilerine gittimiz komik yıllar :) Bir yandan da tutkunu olduğum matematik ve sanat üzerine ilk düşünmeye başladığım yıllar.... Bu birbirine zıt görünen iki alanın zihnimde birleşeceğini o yıllarda bilmiyordum henüz.Aslında bugün bakıyorum da ,bu değişim yılları tuhaf bi iz ve aslında biraz da yalnızlıklar bırakmış peşinden bazılarımız için.Plastik torbaları hala sevmiyorum ve artık kaçamıyorum da ...Çünkü kese kağıtları yok oldu ....

Akşamüstleri babamla elele alışverişe gittiğimiz , o ilk çocukluk günleri bu kadar güzel bilgileri olan bir adamın babam olmasına şaşırıp mutlu oluyordum. O ,bize özgür düşünmenin çatısını kuruyormuş oysa ki...Aramızdaki baba çocuk ilişkisinde birbirimizi pek de incitmedik ...Yoksunluklarımız vardı tüm ülke gibi,ama biz zengindik çünkü onun büyük kalbi vardı üzerimizde....Daha sonraları üniversite yıllarında onlardan ilk ayrıldığım da bunları hiç tanımamış duyumsamamış insanlar tanıdım.
Öğrenme ve deneyim konusundaki düşünceler beni hep meşgul etmiştir. Öğrenme tutkunu biri olarak .Yalnız bir şey var ki;yaşça kendimden büyük olan insanların çok azında bişeyler öğrendim yaşamla ilgili daha çok onları dinleyerek ve gözlemleyerek ne yapılmaması gerektiğini farkediyordum içimden.....Daha sonra ki yıllarda ;insan zaaflarının nasıl da birbiri üzerinde ayakta kaldıklarını gördüm .... Zaaf bir yanıyla sevilen bişeyi işaret etse de ;kendini ve birini yaralayan bir olgu ve bir yetişkin hastalığı ....Bir çok insandan üstün olduğunu bildiğim bir tek şey var kendime karşı daha özgür ve daha uysalım... Kendimi böyle hisssettiğim anlarda kulağıma tatlı bir flüt sesi gelir sanki çocukluğumdan....Do bir kulah dondurma,re masmavi bir dere,mi deniz de bir gemi fa..........

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder







Kendi masalını kendine anlatmayan hayatı anlatmasa da olur ...Tek kitabımız odur ....