30 Ocak 2011 Pazar

HER İNSAN ÖLECEK YAŞTA

Bir şey yap .. Güzel olsun,
Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle,
Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör,
Veya; Güzel bir şey yaz. Beceremez misin?
Öyleyse Güzel bir şeye başla...
...Ama hep güzel seyler olsun,

Çünkü "HER İNSAN ÖLECEK YAŞTA..." Geç kalmayasın! ''

[Şems-Tebrizi]

27 Ocak 2011 Perşembe

BİR RÜYAYI YAŞATAMADINIZ TAŞ OLSUN HAYALİNİZ






Taş olsun çağrılar
Taş olsun doğmamış günün sabahı ,
Kuşu yüzü hiç söylenmemiş adı ,
Taş olsun rüya riya gölge

Gölge ağır bir taş olsun
kurtulamasın hayal tacirleri
Taş olsun kalbi uykusunda hayatın
Bir dalda taş olsun yenmedik erik
Yazılmamış mektup ,hiç gelmemiş ayaklar
Bir kalp taş olunca taş olur herşey ..

Taş olsun içiniz dışınız .bir taşa tapınız
Artık onu alıp satarsınız .. YILLAR TAŞ OLSUN ..

24 Ocak 2011 Pazartesi

suriyeli minyatür sanatçısı, 1220'ler

kalila wa dimna, m.ö. 3. yüzyıla kadar inen, hayvanları konu edinen hint masalların (panchatantra) m.s. 700'lerde arapçaya çevirisidir. ezop'un masallarının (fablların) kökeninde de bu hint masalları yatmaktadır.

"kākolūkīyam; kargalar ve baykuşlar hakkında", kargalar ile baykuşlar arasındaki mücadeleyi anlatır.
kargalardan biri sanki kendi topluluğundan dışlanmış gibi davranıp, rakip baykuşların arasına karışır. sırlarını ve zayıf noktalarını öğrenir öğrenmez arkadaşlarını toplayıp baykuşların yaşadığı mağaranın bütün çıkışlarını ateşe vererek onları ölüme mahkum ederler.

21 Ocak 2011 Cuma

CAN


''Beden can çocuğuna gebedir .Bir ömür boyu onu vücut rahminde taşır ,besler;ölüm ruhun bir başka aleme doğması hadisesinin sancılarıdır .''
(Hz.Mevlana Mesnevi ,cilt 1)


Keten ipliklerin ayrışması bir dokunun içinden dokunuş .Ruh beden birlikteliği ,varsayımdan öte bir kavramın içi boş bir kabı . O kap ki taşıyor hali ,hayali ve halden hale geçitler kurarak . Sudan buz, buzdan eriyik ,buhar ve nem dalgalanıyor hallerinde .Zayıf lambalara bel bağlamadan karanlıkta ama kendi elimle yolumu bulmayı seçtim ben . El yordamı üzüntüyü kuşatan ,kimseyi gücendirmeden alınan ne ince bir yol olmalı ki, acıtıcıdır .Zaman zaman taşsa bile taş doğurmayacak kadar canlıdır .Can çocuğu doğmadan herkes kaçışlarına sığınır . Bütün toplum çılgınca içinde can çocuğunu beslemek için sağa sola koşuşturuyorken tutkulu bir gerilim teli halindedir . Odalar hazırlanır ,herşey alınır ,çılgınca bir koşuda süslenir bezenir herzaman . Beklenen can çocuğudur bir türlü doğmak bilmeyen .Heskes hatta dünya bile bu çocuğun doğmasını bekliyor nicedir .İnsanlar ise doğum sancılarıyla kıvranıp anı yaşama peşindeler o an ki asıl varlığı can çocuğunda olan .Karnı burnunda insancıklar bu çocuğu hırslarıyla, hevesleriyle ve hayalleriyle besleyerek hissettikleri sancıları da dindirmek için prozacları yutup ,toplumsal ayinler şeklinde sarhoş olmanın peşinde geziyorlar . İşte büyük kaçış senaryosunun ta kendisi budur .
Can çocuğunu besleyen hakikatin kendidir damıtık sütüdür yaşam anlamının .O çocuk ki bir varoluştur sana seni gösteren . Anlam ise tüm kavramların canlanması bu çocuğun bile gerçekten dünyada doğmasıdır .

' Külli ruh ,cüzzi olan Can'la birleşti .Can , Külli ruhtan ,bir inci aldı koynuna koydu . Meryem , nasıl Mesihe Hz . İsa2ya gebe kaldı ise ,Cüzzi Can da koynuna koyduğu o inciden gebe kaldı ...Böylece Cüzzi Can ,canlrın canından yani Külli Can'dan gebe kalınca ,dünya 'da Can'dan böyle gebe kaldı. '
(Hz. Mevlana ,Mesnevi ,cilt 2 )

Nicedir beklenen dünyadan gerçekliğin çocuğunu ağlatmadan, ürkütmeden ,kimsesizliğin adressizliğin ortasına atmadan doğurabilmesidir . O doğum ki bir yerden bir yere . O ki ,sözün olma anı zamanın külli varlığına evren tohumundan bir can katmadır dünyaya .Bir bebeğin parmak uçlarından dokunmasıdır hayata . Bakışları şerden uzak ,duru ve canlı kendisi bir düşün doğmasıdır dünya denen rüyaya .

18 Ocak 2011 Salı

KALEYDOSKOP



Çiçekli masallar anlat bana .Kırılmış aynalardan geçen rüyalar .Göğe başımı kaldırıp gördüklerimden anlat içinde çiçekler olan .Sekizler bölündük ,altı köşelere döndük sallandıkça çoğaldık ,izlendik çiçeklere dönüştük ,bir rüyaya benzedik . Çiçekli masallar anlat ..Karanlığın çiçeklerini.

17 Ocak 2011 Pazartesi

TAD


Dönüş yolumuz adalar denizinden geçiyordu.Güverteye konan göçmen kuşların uzun bir çizgi halinde uçmaları bana hep aynı şeyi hatırlatıyor .Sanki yuvaya dönme telaşı gibi .Sonbaharın son günlerinin daha güvenli bir yerde geçirmeye karar vermişler duygusunu hissediyorum .Karşılaşmalar ve insan çabasının bir yere ulaşması söz konusuysa eğer, sakin bir gülümse yeterince anlamlıdır.Kendimizi bir kıyıya çekmenin ,balık ağı gibi bir hayatı boşluklarından yakalamak zahmetli ve yeterince karanlıktı zaten . O yüzden aydınlık biraz ılıklık ,hafiflik pembemsi bir gülümseme ise adeta iç kaplayan bir huzur tadındaydı . Kelimeler yudumlanırken telaşsız ve akıcı .Her denk düşen sözcük sıralanışı içimde bir şiiri tetikliyor dudak kıvrımlarından onları zor tutuyordum .Kıyıya çektiklerimiz adeta denizden gelen ganimettir .Zamanın bir yüzünü ortaya koyup iki bölmektir .Yaşayan bir zaman harikasının herkesten bağımsız,her şeyden özgür kılan doğasını kabul edip soluk alıp vermesini sevmektir .Parmaklarımızda hala görülen izlere değinmemeyi yeğlerim .İlk kelimeden sonrasını hatırlamıyorum .Zamanı bırakmışım .Görünmez olanla karşılaşmış olan bizler susmuşuz .O susuş ki, hatırlıyor bütün kelimeleri .Doğu batı birbirine karışmış; batıdan doğan ilk güneş olmuşuz .

15 Ocak 2011 Cumartesi

Luis Royo






İspanyol ilüstratör

Luis Royo, Truel'in küçük bir kasabası olan Olalla'da 1954 yılında doğdu. Kısa bir süre sonra ailesiyle birlikte, ilkokula başladığı ve çizerlikle ilgili ilk anılarının yeşerdiği Zaragoza'ya taşındı. İlk anısı, geniş camlı okul sırasının önünde oturup, öğretmeninin kendine verdiği resimlerin kopyasını çıkararak çizmeye başlamasıdır.
Ailesinden gelen pratik yönü, onun yapı teknik ressamlığı bölümünde eğitim almasına yol verdi. Kısa bir süre sonra, tüm bu geometrik formların onu tam anlamıyla tatmin edemediğini keşfetti. Endüstriyel ve uygulamalı sanat okulunda ressamlık, dekorasyon ve iç mimari dersleri almaya başladı; 1970 - 1971 yılları arasında tüm bu farklı işleri birbiriyle harmanlayarak çalıştı. Bu süre boyunca Royo, asıl mesleğinin yanı sıra resimden de faydalandı ve bunu da işinin bir parçası haline getirdi. 1968 mayısında sosyal temalarla örülü büyük bir resimler yaptı. Bu resimler 1972 - 1976 yılları arasında karma sergilerde yer aldı. 1977 yılından itibaren kişisel sergilerini açmaya basladı.
Yetişkinler için yapılan çizgi romanları Enki Bilal ve Moebius ile keşfetti. 1978 yılında çeşitli dergiler için çizgiroman bantları çizdi ve bu çizimler 1980 yılında Angoulême'deki çizgiroman fuarında sergilendi. 1979 yılında çalıştığı dekorasyon stüdyosundaki işinden ayrıldı ve bir çocuk babası olmasına rağmen kendini tamamen çizgiromana adadı. 1981 ve 1982 yıllarında çalışmaları, 1984, Comix International, Rambla ve gibi dergilerde yayımlandı. 1983'te Zaragoza Çizgiroman Fuarı'nda Rafael Martínez ile tanıştı ve gelecekteki profesyonel çizgisini belirledi. Martinez tarafından Norma Editorial'a beş ilüstrasyon yapmak için görevlendirildi. Böylece günümüze kadar gelen başarılı bir profesyonel ilişkinin ilk adımı atılmış oldu.

İlk
ilüstrasyon çalışmaları oldukça hızlı ilerledi. Artık çalışmaları ülke topraklarıyla sınırlı değildi ve dış medyada oldukça yankı buluyordu. ABD, İngiltere ve İsveç'in prestijli yayınevlerinde -Tor Books, Berkley Books, Avon, Warner Books, Batman Books…vs.- kapak ilüstrasyonları yayımlandı. Heavy Metal ve National Lampoon gibi Amerikan dergileri ile Cimoc, Comic Art, Ere Comprime, Total Metal gibi Avrupa dergileri, Royo'nun ilüstrasyonlarını sık sık kapak olarak kullandılar. Bununla birlikte Royo'nun çalışmaları, dergi kapaklarındaki ilüstrasyonlarla sınırlı değildi. Royo ayrıca video ve bilgisayar oyunları için de ilüstrasyonlar çizdi.
1985 yılında bir illustrator olarak anıldığı yıla paralel olarak, çizgiroman serisi Rambla'yı yayımladı. Bir yıl sonra Ikusager Ediciones S.A. tarafından bir çizgiroman denemesi olan DESFASE albümü yayımlandı. 1992 yılında kendisini 9 yıl önce bir ilüstrator olarak keşfeden kişiden bir teklif aldı ve ilk derleme eseri WOMEN albümünü yayımladı. Bu albümde Royo'nun ilüstrasyonlarından en iyileri, kronolojik sırayla bir araya getirilmişti. Bu kitapla birlikte kendisinin büyük bir ilüstratör olduğunu fark etti ve kadın figürlerine odaklı çalışmaya başladı. Bu karar çizgiroman severler için bir sürpriz olmuştu. 1994 yılında bambaşka bir dünyada geçen, çok renkli kitabı
MALEFIC yayımlandı. MALEFIC'te Royo, tam anlamıyla ortaya çıktı. Sadece fantezi dünyasını betimlemekte değil, hikayeler yaratmakta ve karakterler yontmakta da kabiliyetli bir ilüstratordü. Aynı yıl WOMEN ile ilgili ABD Penthouse'unda bir makale yayımlandı.
1995 yılında Royo'nun çalışmaları, yeni yayımcıların ilgisini çekmeye başladı: Ballantine, Nal, Daw, Doubleday, Harper Paperbacks, Zebra, Fasa Corporation, Pocket Books -Star Trek serileri-, Penthouse Comix ve Fller Ultra X-Men –Marvel-.
Bu yılla beraber Luis Royo’nun çalışmaları pek çok farklı formatta, doğudaki ve Avrupa da dahil pek çok farklı ülkede izlenmeye başlandı. Takvimler, posterler, t-shirtler, CD kapakları, mouse pad’ler ve nihayet üzerinde Luis Royo'nun en iyi ilüstrasyonlarının olduğu oyun kartları.
Royo'nun çizimlerindeki kalite ve fantezi, evvela tüm bu farklı mecralarda ses buldu ve ismi gün geçtikçe tanınmaya başladı. 1996 yılında ABD ve Alman Penthouse'una bir kapak çizdi. Aynı yıl içinde hakkında, İtalya'nın prestijli dergisi La Stampa'nın, Amerikan dergisi Airbrush Action ve Penthouse Comix'in yer aldığı pek çok dergide haber çıktı. Royo ayrıca Amerika'da günümüz çağdaş fantastik resim dalında gümüş ödül aldı.
MALEFIC'i takip eden üçüncü albümü SECRETS, ana rollerini kadın figürlerin oluşturduğu ve konseptin tabanını "Güzel ve Çirkin"in (Beauty&Beast) oluşturduğu bir dergi olarak, NBM tarafından İngilizce konuşan ülkelerde 1996 yılında yayımlandı. Fakat gelecek yılda WARM WINDS adlı portfolyo Norma Editorial tarafından Heavy Metal işbirliği ile hayranlarına bir sürpriz olarak sunuldu.
1997 yılında Heavy Metal'in Royo'ya olan ilgisi pek çok takvimde belirdi. Bu ilgi yirminci yıl dönümünde Kevin Eastman tarafından yapılan FAAK ilüstrasyonlarıyla sonlandı. Aynı yıl Comic Images ROYO SECRET DESiRES ve ARTISTIC CHOICES adlı iki yeni oyun kartı koleksiyonu sundu. Yılın sonunda WOMEN ve MALEFiC, Amerika'da ve ardından yeni bir baskıyla İspanya'da yayımlandı. Bir yıl sonra yeni bir ilüstrasyon kitabı yayımlandı: III MILENIUM. Bu kitapta Royo, paletindeki renkleri yenilemiş ve bizlere asrın sonunda edindiği kendi özel perspektifini sunmuştu. 1998 yılında Royo ayrıca, kendi koleksiyonundan oluşan Tarot kartlarını piyasaya sürdü. THE BLACK TAROT, yeni görsellerle tasarlanmış, çizerin kişisel imgelemlerini gösteren bir seriydi. 1999 yılında Royo, III MILENIUM ismiyle Heavy Metal için bir takvim prodüksüyonuna imza attı. Bu produksiyon, çizerin ilüstrasyonda sergilediği imanın gittikçe daha çok gözüpek ve atılgan bir evrime dönüştüğünün emaresiydi.
1999 yılında Barcelona Çizgiroman Fuarı'nda yaşanan bir tesadüfle Royo, son 10 yılda yaptığı çeşitli ilüstrasyonların toplamalarından oluşan yeni albümü DREAMS'i sundu. Çizerin farklı obje ve stilleri birleştirebilmesindeki beceriklilik, bu albümde en çok öne çıkan unsurlardan biriydi. Yıl sonunda sanatçı bizi, daha evvelki çalışmalarıyla karşılaştırıldığında çok daha cüretkar ve samimi bir eserle tekrar şaşırttı: PROHIBITED BOOK. Bu albümde, güzel ve çirkin temasının erotizmi çok daha büyük bir öneme sahipti. EVOLUTION, kişisel işlerin ve sipariş işlerinde bulunduğu geniş formatlı bir albümdü. PROHIBITED BOOK II ise 2001 yılında yayımlandı. Birinci bölümle devamlılık sağlayan bu albümde yasak rüyalara ve gizli arzulara farklı bir bakış açısı getirildi. 2002 yılında Luis Royo'nun eskizleri ve kurşun kalem çalışmalarının bulunduğu, karakter etüdlerinin yapıldığı bir kitap daha yayımlandı. VISIONS 2003 yılında yayımlandı. Teenage Mutant Ninja Turtles'ın yaratıcısı Kevin Eastman sunumuyla; bir derleme olarak sunulan albüm, fantazinin hakim olduğu bir albümdü.
FANTASTIC ART 2004 yılının mayıs ayında yayımlandı. Bu kitabın ardından Luis Royo Barcelona'ya taşındı. Böylece Royo, çalışma şeklinde, değişiklik yapma ve işlerini kanvas üzerinde yağlı boyaya dökme fırsatı buldu. PROHIBITED SKETCHBOOK sanatçının son albümü olarak yayımlandı. Bu albümde Prohibited book'ta yer alan duygusal isteklerin benzerleri, renklendirilmemiş bir şekilde yer alıyor.

11 Ocak 2011 Salı

10 Ocak 2011 Pazartesi

BİR ÇOCUK MASALI MAREK BRZOZOWSKİ

"Gerçeküstücülük, ister söz, ister yazı ile ya da başka bir yolla, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya çıkarmak içim başvurulan, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir. Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışıdır"
ANDRE BRETON

Batılı söylemin gerçeküstücülüğü anlamlandırabilmesi için, öncelikle masalların ve düşlerin kodlarını mikrodünya bir alem olan insanı çözmesi gerekir . Bu gerçeküstücülük yaşamda oturduğu kodlarla kökleri hakkında çok ciddi bilgiler vermektedir . Çocuk dünyası, masalsı bir gerçeküstücülüğün en renkli ve en çok zaman kodlarını içeren hikayesidir .HİÇBİR ÇOCUK YOKTUR Kİ KENDİ HİKAYESİNDEN KAÇABİLSİN .Bu bazen bir top , bazen renkli bir şekerleme ,bazen boşluğa bırakılmış bir balon bazen bir uçurtma olabilir . Kendi güvenlik dünyası içerisinde, her çocuk kendi motiflerini çok iyi koruyacaktır ve onu sıcacık saklayacaktır .Bu motifler zamanda yol alırlar bir şeylere dönüşürler bu saflık korunabildiğince pek tabii ki . Çünkü bu düşler zamanın içinden, ona kendi hikayesini anlatan şeylerdir . Bazen kırmızı papuçların sevincinden yürümeye dönüşür ama bazı hikayelerle karşışınca bu kırmızı papuçlar yürümezler işte o zaman tehlike ışıkları yanar bu bilinçdışı alanda bilince çağrısını yapar senin hikayen bu değil diye .Soru sormaksızın her türlü bu sihirli motiflere dalan ve yürüyen motiflerin varolması yakalamak her çocuğun rüyasıdır sanırım . Ancak bu kodlar bazen de bazı şeyleri dönüştürmek için gelmişlerdir . Kağıttan kayıklar yüzmeye başlamıştır içinizde ,bir ev göz olmuş örneğin şakacının kağıttan kulahının aydedeyi ağzında taşıması gibi .Evlerin incecik tekerlekleri vardır bu dünyada ,bir balık gemiye dönüşmüştür ,kuşlar hep beraber bir yere uçarlar bacadan çocuk ,şapkadan tavşan çıkmaktadır .Zamanın herbir yüzünü oluşturan hüzünlü maskeler sıyrılıp terk ettikçe yeni seni beyaz tül eteklilikleriyle aydedenin üstüne konar yeni bir sen olarak ,zamanı bütüncül görmez tamtersi zamanın eskimesini anlatır gerçeküstücülük .Çizgilerden tekerlekler nereye gittiği bilinmeyen düşler merdiveninde yeni sen hep eskisine selam verir .Bir mavi çiçek açar düşler sahasında zaman bir eski değirmendir öğüterek ruhları gerçeği çıkaran hertürlü düşlerden .Yolculuk zamanadır ,kendine .. Varoluş deneyimini en iyi anlatan Mevlananın dediği gibi onlar evlerini nerede kuracaklardır. HERŞEY MÜMKÜNDÜR DÜŞLERDE OYSA BİR KUŞ İLE BİR BALIĞIN HİÇBİR YERDE YUVASI OLMAYACAKTIR HAYATTA .

Marek Brzozowski nin gerçeküstü dünyasıyla bir çocuk masalına sevgiler ..



9 Ocak 2011 Pazar

GELECEĞE DÖNÜŞ

Komplo kurmak sanatı bazılarının gözlerinden okunur ya da okurum .Kelimelerin yetersizse içine bakacaksın .Kimi kandırırsan odur kolayın gerçekle hiç karşılaşmayacaksın .Fırsatçılık ,hasislik ,özentilik gerçek bir gönülden uzak kelimelerdir .Bu fazlalıklardan kurtulanlar geleceğe yürürler .Ölüm buyruğu taşıyan bir hayattasın iç ölüm .Hiçbir zaman kötü niyetin özrü olamayacak .Kötü bir niyetle ilerlemiş yaşların ,daha az özrü olacağı ise bana uzak bir düşünce.Yıllar insana kattıklarıyla ileri ya da geri götürür . Bu kavram da anladığın dilden değil elbet .Ve üzgünüm seni yanımda taşıyamam . Hesapçılık ve logar kokuları eşliğinde hakikiden en uzak noktadasın .Bir süre yazık kavramı eşliğinde hatırlayacağım kısa bir anı olarak kalacaksın . Yalnızca herkesi duyan kulaklarım vardır .Kendin olmayışını duymamam hep bundandır .Oyalanamam artık yolum uzun ..

5 Ocak 2011 Çarşamba

SEVGİLİ BALÇİÇEK ÇOCUK


Senelerden hangi sene bilmiyorum .İnanın hatırlamıyorum .Kahramanımız ki ,kendisi antikahraman yokuş aşağıya doğru yürürken Tophane yokuşundan bir yandan da rüzgarla konuşuyordu .Rüzgar cevap verir elbet şaşırmayın herşey cevap verir . Siz yeter ki ,içinizde herşeyin dilini bilen yeri bulun .Neyse efendim bu konu uzar gider .Kıyılardan konuşurduk o zaman.Gitmediğim bir şehrin bilmediğim kıyılarından . Söz açılmışken ille yok olmaya aday birinden söz ediyorum ;öyle ki eski ozanların öykülerine karşı ilgi duymuş birinden .Oysa ben de öyküleri iyi bilirim .Sonuç olarak konuğunu kendi karşılamayan bir adam hatırlıyorum aklı ile haklılığı unutan .Aslında buraları hızlı geçmekte yara /r var . Mersin illerinde , aman duymasın adlı öyküyü tabii ki rüzgarın bana söylediği yıllardı . Ama onlar rüzgarın ,suyun ,havanın ,eşyanın ,hayvanın dostum olduğunu bilmiyor tabii . Efendim onlar dansededursun , butun bunları şu an anlatmamın nedeni ne o danslar ,ne de başka şeyler .Benim aklım rüzgarda o sıra . Rüzgarın ayağımın ucuna taşıdığı o tek sayfalık mektupta .Zaten o nedenle ordayım .Mektuba dönelim ;


Rüzgara içimdeki soruları tek tek soruyordum rüzgar da cevaplarını esirgemiyordu tabii .
O soruyu da sordum . Biraz sessizliğe yattı rüzgar ardından kasıp kavuran bir şiddetle geldiğinde ayaklarımın ucuna bir sayfa bıraktı .Merak edip alıyorum . İlk algıda söylediğim cümle şudur :_Babamın yazısı !Bu çok ilginç . Babamın çok güzel ve karakteri zor bir yazısı vardır .Ve sayfadaki yazı babamın yazısının aynısı .Başlıyorum okumaya hitap şöyle ; Sevgili Balçiçek Çocuk . Köşede bir tarih ve yer ,1985 Mersin .Rüzgarla konuştuğumu hatırlayıp hemen onun diline dönüyorum .Oldukça yüksek bilimsel bir dil . Coitus kavramından bahsediliyor . Evrenle birleşmek üzerine entellektüel bir yazı .Sonu ise şöyle bitiyor Ağabeyin Tahir .Mektup o yolculuğa olan inancımı sağlamıştı .Mersinden haberler alıyorum haftasında .Derken kendimi uçakta buldum .İnsan hayatının yararlı olmaktan çıkmasını gözledim . Açık olmaktan kaçınmadım elbet olaylar bazında ancak içyüzünü hiç söylemedim .Ölümün hırs ve korkuların arkasına saklanmak aslında hiç doğmamış olmaktan geldiğini bilen bir yerden bahsediyorum . Ölüm derken doğumdan sözeden biriyimdir antikahramanım ya o yüzden .Varolmanın boşluğa bırakılabilecek kadar büyük yalnızlığı olduğunu gördüm .Figüranın becereksizce gülüşlerinin içinde rüzgarın bana söylediklerini hatırladım . Anladım ki savaş var ,anladım ki yol uzun ...
Rüzgar hava, su ,toprak bilirler ki çocuk bir balçiçek yol ise bir gün varılacak ..

2 Ocak 2011 Pazar

KALP


Kampanalar çaldığında birbirine benzeyen yüzlerce resimden artık usanmıştım.Zamanın iki akımıyla ayrı yönlere sürüklenen bir yolculuk hatırlıyorum .Kapı eşiğinde oturan; bir dizi yaşam ,çaba ve umut desteği ünitesiyle yaşama tutunabiliyordu .Sürekli onu yaşatmak(kalbini) için kan veriyordum .Şeytan, dünyanın beyazı dört ayaklısı ,tüm kaçışların imparatoru ,bir ilah, tapılası hazların efendisi ,aklın hükümdarı tutkunun özgürlüğüne tutuklu meleği .Özgürlük ve sınırsızlık tutkunun ateşinden tutuşan ey dünyanın beyaz dediği ,korkmadan gözlerinden çözdüğüm düğümcük yol yorgunu özgürlük savaşçısı .Anlamı yitirdiğinde elimizde maskaraya dönüşeceğini biliyorsun .Çılgınca zihin oyunlarında hep sonsuzluğu vaadediyorsun .Bunun bir içe dönüş ,kabına sığış olmadan varılacak bir yer olmadığını biliyorsun da şu insanoğluna hiç söylemiyorsun .Zaten hep ondan hızla özgürlüğe sığınıyorsun .
Gecenin zevklerine eşlik eden aklın seni o yollarda bırakıyor usulca . Kimselere söylemiyorsun .Çok şeyi yitirdiğini biliyorsun kara dumanlı kafalarda acı çeken gölgenle karşılaştığında ona ne diyorsun ?Sen sıcak bedenlerden ruhuna barınak ararken ,ruhunu lime lime parçalarken kalbinden artakalanları yerlerden mi topluyorsun ?
Ölüm korkunç ama yaşam da öyle .Şeytan diye aklına sesleniyorum kaç yastıkta bıraktın düşlerini .Sonsuzlaşmak boş bir törendi anlasana . Soysuzlaşmamak aşktır .Düşüncelerinin birbirine sürttüğünü içindeki sonsuzun çatırdadığını ,zerrelere ayrışamayacak kadar entrika ve yalanlarla örülü bir ruhun yükünün ancak kırılarak son bulacağından haberler verdim sana .Ellerin hep kirliymiş gibi bakma öyle , bir zamanlar temizdiler .Sana yıkanma saatinden ,yalanların göçüp gitmesine izin veren bir zamandan aktıysa bir şeyler tek üzüntüm ;ne gençliğin ,ne güzelliğin ne de sevginin çürümekten kaçınabilmesi için gizlemendir .Tek üzüntüm aklın hükmündeki kalbine kör gözlerindir .Şeytanı ağlatan tek şey kalbini gören akıldır .İşte o gün efendin arkandan ağlayacak .İşte o gün sesin duyulacaktır .






Kendi masalını kendine anlatmayan hayatı anlatmasa da olur ...Tek kitabımız odur ....