10 Ağustos 2010 Salı

Söylev

Bizim ağzımızdan çıkmasın,ejder tohumu eken söz.
Hava bunaltıcı, doğru, ışık ise
bayat ve buruk bir köpük,
ve bataklığın üzerinde kara bir sivrisinek ordusu.
Baldıran, sever çanaklanmayı.
Bir kedi postu yayılmış,
yılan tıslamakta üstünde,
akrep ise dansına başlamış.
Kulağımıza ulaşmasın yabancı bir suçun söylentisi,
birikintinin kaynadığı bataklıkta,
sen, ey söz, boğulmasın.
Ey söz, ol yanımızda,
sevecen bir sabırla ve sabırsızlıkla.
Sonu gelmeli bütün bu ekilenlerin!
Hayvan seslerini taklit edenlerin,
hayvanın üstesinden gelemez.
Bütün aşkları yitirmiş olur,
yatağının sırlarını açan.
Sözün piçi, bir budalayı kurban etmek
için mizaha hizmet eder.
Kim istiyor senden,
bu yabancı için bir yargıya varmanı?
Ve istenmeden yaparsan eğer bunu,
o zaman her gece.
ayaklarında onun yaralarıyla dolaş, git!
bir daha gelme.
Ey söz, bizden ol,özgür,
açık ve güzel.
Elbet bir sonu gelmeli hesapçılığın.

(Yengeç geri çekiliyor,köstebek aşırı uzun uyuyor,yumuşak su, taşları gerenkireci çözüyor.)
Gel, sesten ve soluktan oluşa nimet
,güçlü kıl bu ağzı,
zayıflığı bizi korkuttuğunda
ve engellediğinde.
Gel ve sakın yenilme,
biz bunca kötülükle savaşırken.
Ejder kanının münafığı korumasındansa,
bu el kendini ateşe tutar.
Gel, sözüm, kurtar beni!
İngeborg BACHMANN/ 08.08.2010

Mimhece: Adem'in Kelimeleri

Mimhece: Adem'in Kelimeleri: "Bir elma, insan hayatını değiştirebilir mi? Adem'inkini değiştirdi. Bizler tüm bu değişimin çocukları olarak, her şeyin bir elma ile başlad..."
Kuru bir kök buldum içinde yeşilden eser yoktu
ve biliyordum orda benden ses yok yoktu..

8 Ağustos 2010 Pazar

Atinalı Timon ve Özlemi Gerçek Şölen



' Herkes sevgilisini öpmeye koşar gibi geçsin yerine. Hepiniz tıpatıp aynı şeyi giyeceksiniz.
Resmi bir ziyafetteymiş gibi yer seçmekle oyalanıp yemeği soğutmayın oturun, oturun! Ama tanrılara şükran borcumuzu ödeyelim önce. Ey yüce koruyucularımız bu topluluğumuzdaki yüreklere şükran duyguları serpin çünkü sizler bizlere verdiklerinizle yücelttiniz kendinizi, ama varımızı yoğunuzu da vermeyin, yoksa tanrılığınız yok hor görülür. herkese yetecek kadar verin ki, kimse kimseye muhtaç olmasın. Çünkü siz tanrılar, insanlardan borç istemek zorunda kalsanız gözlerinden düşersiniz. Yiyecekleri yemeği yedirenden daha çok sevdirin insanları. Yirmi kişilik bir toplantıda bir o kadar da alçak bulunsun her zaman. Bir sofraya oturan on iki kadının bir düzinesi o bildiğiniz soydan olsun! Ey tanrılar, ne kadar lanetiniz daha kaldıysa yağdırın Atina'nın senatörleri ve aşağılık çirkef sürüleri üstüne! içlerindeki çamurlara boğun onları! Buradaki dostlarıma gelince, hiçe saydığım için hepsini, hiçlik dilerim hepsine sizden, buyursunlar hiç yesinler!...'
(Tabaklar açılır, içlerinde sıcak su vardır yalnız.) (sf 113)
Shakespeare' nin Atina'lı Timon oyunun Atinada imparatorluğun soysuzluklarını,
insanları biçimlendirme çabalarını, aklın sınırlarıyla duyum ve sezgiyi dışlayan çağımızın tüketim toplumuna denk düşer yüzyıllardan bize seslenen bir çağrıdır adeta. Timon, Shakespeare in evrenselleşmiş sanatının perspektifinden bakıldığında sahnede çağına kafa tutuşuyla anlam bulmuştur bir karakterdir .Yozlaşan Atina halkının farkında olmayan Timon ve arkasından dönen yalanlar binlerce yıllık geleneksel insanlık ayinidir
Bunlar aslında Timona karşı sırdır bilinmemesi, gösterilmemesi gereken ikinci yüzlerdir.
Tüm bu ayin oyunu en can alıcı ve toplumun bunu en iyi oynadığı gösterişli şölen sofrasından yola çıkılarak anlatılmış Shakespeare in evrenselliği ile günümüz tüketim
toplumunda pek de değişmeyen yazgıyla insanı tekrar karşılamaktadır.
Oyunda yer alan sahtelikler ve iki yüzlülük yemek, tüketmek ve gösteriş halinde şaşalı şölen masalarıyla aslında Atina toplumunun yozluğu anlatılmakta bu kurulan düzenekte Timon karakteriyle insan geriliminin iki kutbu arasında estetik denge gösterilmektedir. Shakespeare o dönemin Atina' sını Timon'un ağzından yargılarken suratlarına çarpılan boş sıcak su dolu kaplarla dönemin tüm yozluğunu aşırı gerçeklikle ortaya sermektedir. Yüz yıllardan bize seslenen o ünlü tiradlar aslında aynı ayinin hala oynanmakta ve oynanmaya devam edeceğinin de evrensel sesinden başka bir şey olmadığını tekrar bize fısıldamaktadır.....

Dönemin şölen kültürünün toplumla ve bireyle kurduğu ilişkiler bütününe biraz değinmek yerinde olur sanırım...Romalılar kimi savaşlarda savaş mahkumları olan Akdenizli aşçılar sayesinde bu mutfağın zenginlikleri ve lezzetleriyle tanışmışlardır. Bu yemek davetleriyle şan, ün ve gösteriş katmışlar ve bunu bir itibar mekanizmasına dönüştürmüşlerdir. Sık sık
verilen soyluların evlerindeki şölen ve davetler aracılığıyla hem zenginliklerini ifade etmek hem de sergiledikleri gösterişle toplumsal bir itibar geliştirmişlerdir.

İmparatorluk döneminde bu şölenler,kutlamalar öylesine kalabalık topluluklara
yemek ve içki hizmeti sunmaktaymış ki günümüzde bile bu kültürün uzantıları hala bazı lüks restaurantlarda devam etmektedir.
Ünlü romalı Apicius un adı yemek kültürü ile anılmakta olmasına rağmen ,
sonunu hazırlayan verdiği görkemli bir ziyafettir. Sonrasında iflasa sürükleyerek intihar eden bir kişidir. Roma toplumunda gösterişin bu denli önemsenmesi tüketildikçe değer ve güç bulan insanlara karşı Timon insani değerlerin keşfiyle oyunda bizi ünlü replikleriyle günümüz dünyasının bir düşten değil bir oyundan ibaret olduğunu çoktan altını çiziyor. Çünkü oyunda tasvir edilen bu dolapların ve yalanların döndüğü topluma karşı insanlık gücüyle sınırlı mücadelesinin bir tablosuyla günümüz toplumuna yüzlerce yıllık selamını bir kez daha veriyor.
Aslında oyun Shekapeare'in çok da bilinmeyen bir oyunu olmasına rağmen kanımca günümüz tüketim toplumuna denk düşen konusu anlatım ve simgeleriyle üzerinde durulması gereken bir oyundur. Çünkü insanlık aslında her döneminde aynı çelişkiyi yaşamakta biçimler değişse de anlam aynı kalmaktadır. Sanatın gerçekleri olduğu gibi ortaya koyan ışık tutan ellerinin arasında Atina'lı Timon tüm zamanlara ait bir çığlıktır.......

Replikler bu çığlığı anlatsalar da asıl olan uyanmış insan duyuşu ve sezgisidir.
'' Dilerim görüp göreceğiniz en iyi ziyafet olsun bu !
Sizi gidi ağız dostları sizi!
Duman ve ılık su ;tam sizin şanınıza laik işte .
Timon un son yemeği budur size.
Yıkayıp temizliyor işte kendini Timon üzerine pul pul yapışan dalkavukluğunuzdan
savuruyor işte böyle suratınıza ............... (sf 114 )
Replikler Roma toplumunun mutfak düzeniyle adete ele alınışının ip uçlarını vermekte.
Varlıklı ailelerin hanelerinde, bulunan bu günkü benmari ye benzer yemeği sıcak tutmak amaçlı sıcak su kapları yer alırdı . Onlar sayesinde yemekler uzun süreli durulardı. Ve o günlerde kullanılan mutfak havalandırma sistemleri ocağın üzerinde açılan bir delikten ibaretti. Böylelikle mutfaklarda sık sık yangınlar ve dayanılmaz sıcaklıklar meydana gelirdi.
Timon nun dostlarına sunduğu işte onlara laik gördüğü bu dumanlar ve sıcak sulardı.
Onlarla yemeği paylaşmanın anlamsızlığı üstüne dikkat çekmektedir.

Roma mutfak kültürünün en önemli noktalarında biri özen ve dikkat isteyen pişirilmeleriydi. Timon dostlarını yanmış (simgesel olarak) bir mutfağın dumanı ve henüz pişmemiş bir yemeğin boşu boşuna sıcak tutulmaya çalışılmasının (sıcak su kaplarının )anlamsızlığını sunmakta son verdiği ziyafetiyle üzerinde düşünülmeye değer ..............!!
İnsanlık kültür tarihinde mutfak ve beslenmenin jeopolitiğinde oldukça
önemli bir yer tutan Roma yemek kültürü aslında son derece rafine,egzotik ve heyecan verici kendine özgü niteliklere sahiptir.
Ancak romanın yozlaşmış savurgan ve açgözlü toplum düzenin elinde kalmış bu rafine
tadlar tarihte toplum düzeniyle bireyi ilişkilendirirken ortaya çıkan bu tezatlık yazının başında söz ettiğim o iki zıt kutup yüzlerce yıl bir arada yaşamalarına rağmen tıpkı o lezzetleri tüketirken onu bir çıkar, bir gösteriş aracına dönüştürürken değerini kaybeden herşey gibi Timona acı vermektedir. Shakespeare 'in Romadaki şölen kültürünün merkezine oturttuğunun Timon un farkındalığıyla bilinç düzlemi toplumun en uc düzeyindeki yozluğuna karşı oldukça şiddet ve abartılı denecek kadar--
sonuçlar ortaya çıkarmıştır .Replik ve sahne bunun anlatımının tam yeri olduğu için bu zıtların bir aradalığı oyunun temel çatışmasını oluşturur;;Timon un çıkışı öylesine şiddetlidir ki, zaman zaman denetimsiz saldırganlığa dönüşür oyunda. Bu kişisel dönüşüm serüveninden çok Timon da en etkiletici taraf toplumun büyülü,abartılı güzelliğinin ve sunulan tüm lezzetli tadlarına rağmen bunların birer maske ve altında saklananlar oluşu gerçeğidir.
Timon'un gözü açıkken gördüğü bu gerçeklik rüyasından duyuş ve sezgileriyle çıktığı bu mücadelesinde kendi sonuna götüren seçimine karşı günümüz dünyasında bu denli romantik sonuçlardansa gerçek karakter niteliğiyle yuzlerce ,binlerce yıldır bu ayine katılmayanlar tarafında yer almasıdır.


Toplumun farkında olmayışının klişeler düzenlerinden kurtulup sanatın varedici dünyasına yani insana varışının katılınabilecek en görkemli şölen olabileceği özlemiyle Timon da Shakespeare ; bize açıkça seslendiği ,zamanın içinde geçerek gelen repliklerle şu özlemi sunar; Ancak sanatla varolabilecek gerçek tadlar için ,lezzetlerin , anlamla emekle ve değerle yeralabilmesinin kutlanışı gerçek bir şölendir şu dünyanın zamansız tarihinde ve şu insanlık ayininde........






Kendi masalını kendine anlatmayan hayatı anlatmasa da olur ...Tek kitabımız odur ....